İstikbal'den Graphene Teknolojisiyle Geleceğe uyanın
İstikbal Graphene Teknolojisi ile Geleceğe Uyanın
Yeni Modeller Farklı Desenler ve Şıklık ''İstikbal Ev Tekstlinde ''
Kurtuluş'umuzun 99. Yılında Kahraman Şehrimizin Kahraman Ecdanını Rahmet ve Minnetle Anıyoruz ...
Her yıl büyük çoşu ile düzenlenen Kurtuluş hikayemizin bu yıl 99. yıldönümü bu mücadelede Kanlarını Vatan için Toprak için Ecdad için Yarınlar ve bizler için feda eden Kahraman Ecdadımızı Rahmet ve Minnetle anıyoruz.
Alıntı
15 Eylül 1919’da İngilizlerle Fransızlar arasında kararlaştırılan Suriye İtilafnamesi’ne göre; Musul ve çevresini¸ bu bölgedeki petrol alanlarını İngiltere’ye devreden Fransa¸ buna karşılık onlardan boşalacak olan Maraş¸ Antep ve Urfa Sancaklarını işgal edecekti. Maraş halkı arasında İngilizlerin gideceği¸ yerlerine Fransızların geleceği söylentileri dolaşmaya başlamıştı. Her geçen gün bu haber daha da netleşti. İngilizlerden yakınlık göremeyen Ermeniler¸ Fransızları dört gözle beklemeye başladılar. Çukurova bölgesinde halka karşı sert ve kırıcı bir tutum sergileyen Fransızların¸ Maraş’ı işgal edeceklerini duyduklarında halk endişeye kapıldı. Fransızların Maraş’a girmelerini önlemek için çareler düşündüler ve mitingler yaptılar. Ayrıca İngiliz ve Amerikan makamlarına çekilen telgraflarla olayı protesto ettiler. Fakat halkın bu gayretleri bir netice
vermedi.
15 Eylül 1919 tarihinde Fransız öncü kuvvetleri Yüzbaşı Julie komutasında Maraş’a geldi. 30 Ekim Perşembe günü de De Fontzine komutasında 1000 Fransız ve 500 Cezayir asıllı asker ile Fransız askeri elbisesi giymiş 400 Fransız eşkıyası Maraş’ı işgal etmeye başladılar.
Maraş’ta bulunan Ermeniler Fransız işgal ordusunu coşkun gösterilerle karşıladılar.İşgalci Fransızlara çiçek buketleri sunularak “Yaşasın Fransızlar ve Ermeniler¸ Kahrolsun Türkler” diye bağıran Ermeniler taşkınlık ve çılgınlıklar gösterdiler. Türklerin millî ve dinî değerlerine saldırdılar.
Sütçü İmam Olayı
31 Ekim 1919 günü Ermeniler¸ Fransız askerleriyle birlikte şehridolaşırlarken önlerine gelen Türklere hakaret ederek saldırılardabulunuyorlardı. Bu esnada bir grup Fransız askeri hükümet konağındaki nöbetçi askerlere sataşarak devleti küçültücü ve tahrik edici sözler söylediler. Oradan geçmekte olan bir posta dağıtıcısını da dövdüler. Bütün bu haberler şehre yayıldı. Fransız askerleri¸ hürriyetine bağlı şeref ve namusuna son derece düşkün, bu uğurda ölümü hiçe sayan Maraş halkını henüz tanımıyor, her yaptıklarının yanlarına kalacağını sanıyorlardı.
Türkler için son derece çileli ve ağır geçen bugün sona ermek üzereydi. İkindi üzeri bir grup Fransız askeri ve Ermeni, kışlalarına dönüyorlardı. O sırada Uzunoluk hamamından çıkıp evlerine gitmekte olan kadınları gören işgalcilerden biri onlara yaklaşarak; “Burası artık Türklerin değildir. Fransız memleketinde böyle gezilmez. ” dedi. Bu sözlere önem vermeyen kadınlara güçlerini göstermek isteyen Fransız askerler sataşmaya başladılar. Kadınlardan biri olayın etkisiyle bayılınca diğer kadınlarda feryada başladılar. Hamamın yakınındaki Kel Hacı’nın Kahvesinde bulunan Maraşlılar olayyerine gelerek Ermenileri uyardılar fakat bunları dinleyen olmadı. Bunun üzerine Çakmakçı Said ve Gaffar Kabuloğlu Osman, hanımları işgalcilerin elinden almak isterken dipçik ve kurşunla ağır yaralandılar. Bu sırada yan tarafta küçük bir dükkânda süt satan ve olayları soğukkanlılıkla seyreden Sütçü İmam, Karadağ tabancasını alarak olay yerine geldi. Silahını, kadınlara sataşan ve Çakmakçı Said’i yaralayan Fransız askerlerinin üzerine doğrultarak ateşledi. Kurşun isabet eden asker yere düştü¸ diğerleri ise kaçtılar. Maraş’ta düşmana sıkılan bu kurşun ile Türk milletinin işgalcilere yaptıklarının yanlarına kalmayacağı gösterildi. Olay yerine Fransız askerleri geldi. Bu esnada Sütçü İmam, Nalbant Bekir’den aldığı bir atla Bertiz’in Ağabeyli köyünde bulunan Beyazıt oğlu Muharrem Bey’in yanına gitti. Ermenilerin ve Fransızların bütün çabalarına rağmen Sütçü İmam bulunamadı. Bu olayda aldığı yaradan dolayı Çakmakçı Said şehit oldu. Yaralanan Fransız askeri ise öldü. Fransızlar da misilleme hareketine girişerek Sütçü İmam’ın dayısının oğlu Tiyeklioğlu Kadir’in ellerini ve ayaklarını arkasından bağlayıp burun ve kulaklarını kestikten sonra boğazlayarak şehit ettiler.
Bayrak Olayı
İşgalci güçlerin şehirde yaptığı taşkınlıklar tam bir terör havası estirir. Olaylar bir türlü durmak bilmez. 27 Kasım 1919 gecesi Ermenilerin ileri gelenlerinden Hırlakyan’ın evinde bir balo tertiplenir. Ziyafette yemekler yenilip içildikten sonra baloyu açmak ve Hırlakyan Ailesini şereflendirmek düşüncesiyle Guvernör Andre¸ Agop Hırlakyan’ın iki torunundan Osep’in kızı müstakbel Ermenistan Prensesi diye adlandırılan Helena’yı dansa davet eder. Genç kız; ”Sizinle dans etmemekten üzgünüm¸ çünkü kendimi hâlâ esaret ve zillet içinde yaşayan bir kadın olarak görüyorum. Kalesinde Türk Bayrağı dalgalanan bir memlekette, Fransızların hâkim oldukları ve bizim emniyet ve hürriyet içinde yaşadığımızı nasıl düşünebiliyorsunuz?” diyerek, Guvernör Andre’nin teklifini reddeder.
Bunun üzerine askerlerine emir veren Komutan¸ kaledeki Türk Bayrağı’nı indirtir. 28 Kasım 1919 Cuma sabahı Maraşlının kara sabahıdır. Yatağından kalkan Maraşlılar¸ asırlardan beri Kale burcunda dalgalanan şanlı bayraklarını göremezler. Bu olay şehri infiale sürükler. Savcı Avukat Mehmet Ali Kısakürek derhal kaleme sarılıp, “Âlem-i İslâm’ Hitap” beyannamesini yazarak şehrin muhtelif yerlerine dağıttırır. Halkı, Bayrağın indirilmesine tepki göstermeye davet eder. “Ey Milleti Necibe-i Osmaniye! Vaktine hazır ol. Bin üç yüz küsur seneden beri Hz. Allah’ı ve Peygamber-i Zişan’ını hizmetinle razı ettiğin bir din ölüyor. Yani ecdadının kanı pahasına fethettiği bir kal’anın burcu balasındaki Al Sancağın¸ bugün Fransızlar tarafından indirilip yerine kendi bandıraları konuldu. Şimdi¸ acaba bunu yerine koyacak sende İslâm gayreti hiç mi yok. İgtişaş arzu etmeyelim. Yalnız pür vekar-ü azamet olarak¸ ol Al Sancağımızı geri yerine koyalım. Tekrar Kemal-i muhabbetle yerlerimize avdet edelim. Korkma¸ korkma seni buradaki birkaç Fransız kuvveti kıramaz. Sen mütevekkilen Allah’a kendi mevcudiyetini gösterecek olursan¸ değil birkaç Fransız kuvveti, hatta bütün Fransız milleti kıramaz. Buna emin ol ve yürü…28 teşrin-i sani Yevm-il cum’a 1335” Bir milletin istiklaline son verilmesi anlamına gelen Bayrağının indirilmesi karşısında Maraşlılar sessiz kalamazlar ve halk Cuma namazı vakti Ulu Cami’de toplanır. Ezan okunduktan sonra¸ camide toplanan halk “Bayraksız Namaz Kılınmaz” diye bağırır. O esnada cami imamı “Aziz cemaat, kalesinde düşman bayrağı dalgalanan bir millet hürriyetini kaybetmiş sayılır. Hürriyet olmayan bir yerde Cuma namazı kılmak caiz değildir.” diyerek dağıtılan beyannamenin doğru olduğunu tasdik eder. Bunun üzerine Maraşlılar topluca kaleye hücum ederek,indirilen bayrağı yeniden kale burçlarına diker ve Cuma namazı orada eda edilir.
Savaş Başlıyor
Bayrak olayının ardından şehir adım adım savaşa sürüklenir. Aslan Bey Başkanlığında kurulan Müdafa-i Hukuk Cemiyeti¸ her mahallede kurularak faaliyete geçer. Bir taraftan da Gazi Mustafa Kemal Atatürk
ile temasa geçilerek direniş hazırlığına başlanır. 21 Ocak 1920 günü şehir harbi başlar. 22 gün ve gece süren bir mücadeleden sonra Maraşlılar 7’den 70’e silaha sarılarak tek yürek tek bilek halinde bütün mevcudiyetini ortaya koyar. Sonunda kendisini yok etmek isteyen düşmanı yerli işbirlikçileri ile birlikte mağlup eder¸ büyük bir zafere imzasını atar. Bu uğurda birçok evladını şehit verir. Maraş’ın düşman
işgalinden kurtulması¸ Türk Kurtuluş Savaşının da ilk hareketini teşkil eder. Maraşlılar daha o tarihte “Kendini Kurtaran Şehir” ünvanı ile anılmaya başlanmakla birlikte¸ çevre illerin de yardımına koşarak millî dayanışmanın en güzel örneklerini verir.
Maraş’ın Kurtuluş Savaşında şehir halkı ile birlikte topyekün direniş göstermesi ve çevre vilayetlerinin de yardımına koşması büyük takdir toplar. Kurtuluş savaşı sonrasında Ankara’dan Maraş’a bir yazı gönderilerek, Millî Mücadeleye katılanların listesi istenir. Şehrin ileri gelen yöneticileri toplanır¸ bir durum tespiti yapar.
Sonunda Ankara’ya “Maraş’ta Millî Mücadeleye katılmayan tek fert bile yoktur. ” cevabı verilir. Bunun üzerine 5 Nisan 1925 yılında toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi; İstiklâl Madalya’sının Maraş’ta fertlere değil, şehre verilmesini kararlaştırır. Ve Maraş bir adet Kırmızı Şeritli İstiklâl Madalyası ile ödüllendirilir. Maraş şehri yine Millî Mücadeledeki fedakârlığından ötürü TBMM tarafından¸ 7 Şubat 1973 tarihinde de “Kahramanlık” payesiyle ödüllendirilir. Kahramanmaraşlı 1925 yılından beri her yıl Kurtuluş günü olan 12 Şubat Bayramında Kırmızı Şeritli İstiklâl Madalyasını Şanlı Bayrağına törenle takarak¸ geçmişini yâd eder.
Yazar:Resul KESENCELİ, Kategoriler:88.Sayı, Kültür-Sanat
İstikbal'le 2019'un yeni trendleri gümbür gümbür geliyor .
Sayfa 2 / 128